Okuyan insan ile okumayan insan arasındaki farkı ele almak istiyorum. Buna araştıran birey de dahil benim görüşüme göre. Araştıran ve okuyan insanların kelime dağarcığı diğer tüm kişilere göre daha fazladır. Boyun eğme ve küçülme olayı da en basitinden bu noktada başlar. ‘’Bu kelimenin anlamı nedir !’’ sorusu size sorulduğunda karşınızdaki insanı mutlaka küçümsersiniz ve egonuzda bir yükselme olur. Evet, dersiniz kendi içinizden ben bu kelimenin anlamını biliyorum ama karşımdaki insan anlamını bilmiyor, ‘’Ben karşımdaki kişiden bir adım öndeyim’’ dersiniz hep. Bunu diyebilen insan narsistir ama kendine haksızlık etmez çünkü mutlak suretle haklıdır. Karşısındakinden daima bir adım öndedir. Kitap ve gazete okumak araştırmaya da yönlendirir. Bunun yanında yine kellime olayına geri dönüş yapacağım. Aklını çalıştırabilen birey, okuduğu kitapta ve gazetede bilmediği bir kelime gördüğünde mutlaka araştırmalıdır bunu. Tam da bu nokta da zayıflık ortaya çıkar, araştırmazlar sadece sorarlar kolay yolu yönelip. Ama seçilmiş insanlar araştırarak öğrenmeyi tercih ederler çünkü ‘’Araştırarak öğrenme’’ kavramının onlara çok şey katacağından haberdardırlar. Günümüzde internet ile birlikte artık bilgilerin çoğu birkaç tuş uzağımızda olmakla birlikte ‘’Sanal gazete, sanal kitap ve sanal dergi’’ kavramları da ortaya çıktı. Bu kaynakların birçok kötü tarafı olabilir ve eleştirmenler bunu zaten birçok defa gündeme getirdiler. Ben kendi açımdan bakmak istiyorum şimdi. Sanal dergi olayı evet olabilir çünkü günümüz değerlerinde dergileri bu şekilde kontrol etmek için uygulamalar mevcut. Kitap ve gazete olayına ise tamamen karşıyım kendi adıma. Ben gazeteyi okurken o mürekkebin elime bulaşmasındaki siyahlığı çok seviyorum, kitabı aldığımda ve ambalajını açtığımda burnuma gelen mürekkepli kağıt kokusunu çok seviyorum. Sayfalarını değiştirirken duyduğum haz ise paha biçilemez. Artı olarak ise belirli tarz kitapların ve kişiliğin benimsediği yazarların okunması tavsiyem. Bu demek oluyor ki bir insan önce bütün yazarları ve yazdıklarını incelemelidir sonra da kendi karakterini yansıttığına inandığı veya karakterine yakın bulduğu yazı ve yazarları benimsemelidir. En azından ben böyle düşünüyor ve böyle yapıyorum. Bunun adı ‘’Çevreye at gözlüğü ile bakmak’’ değildir. Aksine karakter özgüvenidir. Aynı şey müzik için de geçerli olmalıdır. Belirli tarz müzik türlerini, o türlerin en iyi eserlerini veren sanatçıları dinlerseniz bu durum size çok şey kazandıracaktır. Kazandığınız şeyler size hayatınızda çok artı katacaktır, bundan emin olabilirsiniz. İnsanlar tecrübe kazanırlar ve hayatlarının geri kalan kısmını tecrübelerinin verdiği güç ile yaşarlar, tabi ki tecrübelerinden ders çıkarmayı öğrendikleri sürece …
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder